DEVAM: 7- KADINA
MENİSİNİN ÇiKMASI SEBEBİYLE GUSLETMESİNİN VACİP OLDUĞU BABI
(314) وحدثنا
عبدالملك بن
شعيب بن
الليث. حدثني
أبي عن جدي.
حدثني عقيل بن
خالد عن ابن
شهاب؛ أنه قال:
أخبرني عروة
بن الزبير؛ أن
عائشة زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم أخبرته؛
أن أم سليم (أم
بني أبي طلحة)
دخلت على رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
بمعنى حديث
هشام. غير أن
فيه قال قالت
عائشة: فقلت
لها: أف لك!
أترى المرأة
ذلك؟
[:-712-:] Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys de rivayet etti.
(Dediki): Bana babam dedemden rivayet etti.. (Demişki): Bana Ukayl b. Halid,
ibnî Şihab'dan rivayet etti. İbnî Şihab şöyle demiş: Urve b. Zubeyr'in haber
verdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in zevcesi Aişe ona şunu haber verdi:
Ebu Talha'nın
oğullarının annesi olan Ümmü Suleym, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in huzuruna girdi ve Hişam'ın hadisi ile aynı manada hadisi rivayet
etti. Ancak onun rivayetinde o şöyle dedi: Aişe dedi ki: Ben de ona: Üf senden,
kadın böyle bir şey görür mü, dedim.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 237; Nesai, 196
33 - (314) حدثنا
إبراهيم بن
موسى الرازي
وسهل بن عثمان
وأبو كريب.
واللفظ لأبي
كريب (قال سهل:
حدثنا. وقال
الآخران:
أخبرنا ابن
أبي زائدة) عن
أبيه، عن مصعب
بن شيبة، عن
مسافع بن
عبدالله، عن
عروة بن
الزبير، عن
عائشة؛ أن امرأة
قالت لرسول
الله صلى الله
عليه وسلم: هل
تغتسل المرأة
إذا احتلمت
وأبصرت
الماء؟ فقال
"نعم" فقالت
لها عائشة:
تربت يداك.
وألت. قالت
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"دعيها. وهل
يكون الشبه
إلا من قبل
ذلك. إذا علا
ماؤها ماء
الرجل أشبه
الولد أخواله.
وإذا علا ماء
الرجل ماءها
أشبه أعمامه".
[:-713-:] Bize İbrahim b. Musa er-Razi, Se hı b. Osman ve Ebu Kureyb
-ki lafız Ebu Kureyb' e attir- tahdis etti. Sehl bize İbn Ebu Zaide, babasından
tahdis etti derken, diğer ikisi haber verdi, dediler. Babası Mus'ab b.
Şeybe'den, oMusafi b. Abdullah'tan, o Urve b. ez-Zubeyr'den, o Aişe'den rivayet ettiğine göre bir kadın Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e kadın ihtilam olup, suyu görürse gusleder mi,
dedi. Allah Rasülü: "Evet" buyurdu. Aişe ona: Ellerin toprağa değsin
ve harbe sana isabet etsin, dedi. Rasülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Onu bırak. Zaten {çocuğun} benzemesi bundan başka bir sebepten dolayı mı
'olur? Kadının suyu erkeğin suyundan yukarı çıkarsa çocuk dayılarına benzer,
erkeğin suyu kadının suyu üzerine çıkarsa amcalarına benzer" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
NEVEVİ ŞERHİ AŞAĞIDA
DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Bu hadisi Buhari
«Kitabu't-Tahare», «Kitabu'l Edep» ve «Halk-ı Adem» de Ebu Davud, Tirmîzî, Nesaî
ve İbni Mace «Kitabu't-Tahare» de muhtelif ravîlerden tahrîc etmişlerdir.
Hadîsin
muhtelif rivayetlerinden anlaşılıyor ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'e Suali soran kadın Ünımü Süleym'dir. Müslim'in Abbas b. Velid .den
tahriç ettiği 311 numaralı hadiste: «Ünımü Süleym ben bundan utandım (ama
yinede) Bu olurmu diye sordum dedi.» buyuruluyor. Hafız Ebu Ali el-Gassanî
bunun yerine bazı nüshalarda Ümmü Seleme zikredildiğini söylemişsede Kaadî
Iyaz: «Doğrusu Ümmü Süleym'dir. Çünkü bu hadiste suali soran Ümmü Süleym, ona
itiraz eden Ümmü Seleme'dir. Önceki hadiste ise itirazı yapan Aişe (R.A.)'dır.
Âişe ile Ümmü Selemenin hep birden itiraz etmiş olmaları da muhtemeldir» diyor.
Ümmü
Süleym (R.A.) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e uyku esnasında kadının
ihtilam olmasının hükmünü sormuştur. Kadınların bu meseleyi erkeklere açması
adeten ayıp ve utanılacak bir şey sayıldığı için Hz, Ümmü Süleym sualini
kendine hass bir nezaketle kapalı bir şekilde sorduğu halde Aişe ve Ümmü Seleme
(R.A.) dayanamayıp itiraz etmişlerdir. Hz. Âişe'nin: «Ya Ümme Süleym kadınları
kepaze ettin» diyerek onların daima sakladıkları utanılacak bir sıfatlarını
söylediğinden dolayı Ümmü Süleym'i muahaze etmiştir. Çünkü kadınlardan menî
gelmesi onların erkeklere karşı fazla şehvetli olduklarına delalet eder.
Hazreti
Ümmi Süleym'in sorduğu suali Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'e Havle
binti Hakîm, Sehle binti Süheyl ve daha başka kadınlarda sormuşlardır.
Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in cevaben «Evet! Ya benzerlik nereden geliyor?»
sözünün manası: Çocuk erkekle kadının menilerinin karışmasından meydana gelir.
Bunların hangisi galebe çalarsa çocuk ona benzer demektir. Bu sözü müteakip:
«Erkeğin suyu (menisi) koyu beyazdır; kadınınla İse sıvı ve sarı.» buyurmuştur.
Bu
îzahat meninin sıfatı hakkında büyük bir kaide olmuştur. Sağlam olan erkek ve
kadınların ekseriyetle menilerinin sıfatı budur. Ulemanın beyanına göre erkek
menisinin üç hassası vardır.
1-
Yaş olduğu zaman kokusu hamur kokusuna; kuru olduğu zaman ise yumurta kokusuna
benzer.
2-
Atıla atıla gelir.
3-
Dışarıya lezzetle çıkar; çıktıktan sonra da bir gevşeklik arız olur.
Ekseri
ulemaya göre bu üç sıfatta erkekle kadın menileri arasında fark yoktur. Mezkur
sıfatların bir tanesi meniyi İspat için kafidir. Bu sıfatlardan hiç biri
bulunmazsa çıkan suya meni hükmü verilmez.
NEVEVİ ŞERHİ (707-713) : Bu babta (707) "Um
Suleym (r.a.)'ın Ai'şe (r.anha) yanında iken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e ... " (3/219) hadisi yer almaktadır. Sözü geçen bu babta geri
kalan rivayetler de yer almıştır. Yüce Allah'ın izniyle yeri geldikçe bunları
göreceğiz.
Şunu
bilmek gerekir ki, kadının menisi dışarı çıkacak olursa erkeğe dışarı çıkması sebebiyle
gusletmek icab ettiği gibi, kadının da gusletmesi icab eder.
Esasen
Müslümanlar meninin çıkması yahut erkeklik organının ferce sokulması ile kadına
da, erkeğe de gusletmenin vacip olduğu üzerinde icma ettikleri gibi, ay hali ve
loğusalık sebebiyle de kadının gusletmesinin icab ettiğinin üzerinde icma
etmişlerdir. Fakat doğum yapmakla birlikte hiçbir şekilde kan görmeyen kadına
guslün icap edip etmediği hususunda farklı görüşlere sahiptirler.
Ancak
mezhep alimlerimize göre daha sahih olan gusletmenin vacip olduğudur. Şayet
kadın bir çiğnem et yahut bir parça kan düşük yapacak olursa aynı şekilde görüş
ayrılığı sözkonusudur. Daha sahih olan gusletmesinin vacip olduğudur. Bununla
birlikte bu gibi kimseler hakkında guslün vacip olmadığını söyleyenler abdest
almasının vacip olduğunu söylemişlerdir. Allah en iyi bilendir.
Diğer
taraftan bizim mezhebimizde kabul edilen görüş, ister şehvetle ve hızlıca
çıksın, ister bakarak, ister rüyada iken, ister uyanıkken çıksın, ister aklı
başında olan birisinden çıksın, ister deliden çıksın meninin çıkması ile guslün
vacip olduğudur. Ayrıca meninin çıkmasından maksat ise dışarıya çıkmasıdır.
Eğer dışarıya çıkmamışsa gusletmek icap etmez. Şöyle ki, uyuyan bir kimse cima'
ettiğini yahut inzal yaptığını görmekle birlikte uyandığında bir şey görmeyecek
olursa Müslümanların icmaı ile gusletmek yükümlülüğü yoktur.
Aynı
şekilde meninin çıkmasının başlangıç hali sebebiyle vücudu harekete geçmiş
olmakla birlikte, meni dışarı çıkmazsa yine meni erkeklik organının dibine indikten
sonra dışarı çıkmayacak olursa gusül gerekmez. Hatta meni -kendisi namazda
iken- erkeklik organının ortasına gelse ve bir şey üzerinden eliyle erkeklik
organını tutsa namazından selam verinceye kadar men i dışarı çıkmazsa namazı
sahih olur ve meni dışarı çıkıncaya kadar abdest1i kalmaya devam eder. Bu
hususta kadın da erkek gibidir. Ancak kadın dul yahut evlenmiş olup, meni
fercine inip, cünüplük ve istinca sırasında yıkaması gereken yere bulaşacak
olursa -bu yer ise ihtiyacını karşılamak için oturması halinde görünen
kısımdır- meninin bu yere ulaşması sebebiyle gusletmesi gerekir; ünkü bu yer
zahir (görünen) kısım hükmündedir. Şayet bakire ise, fercinden dışarıya
çıkmadıkça gusletmesi de gerekmez; çünkü onun fercinin iç kısmı erkeğin
ihlilinin498 iç kısmı gibidir. Allah en iyi bilendir.
Babtaki
Lafızlar ve Babın İhtiva Ettiği Anlamlar
Um
Suleym, Enes b. Malik'in annesidir. Adı hakkında ilim adamları ihtilaf
etmişlerdir. Sehle, Muleyke, Rumeysa, Uneyfe olduğu (3/220) söylendiği gibi, er-Rumeyda,
el-Gumeyda olduğu da söylenmiştir. Kendisi kadın sahabilerin faziletlilerinden
ve meşhurlarından idi. Milhan kızı Ümmü Haram'ın kızkardeşidir. Allah her
ikisinden de razı olsun. Allah en iyi bilendir.
Aişe
(r.anha)'nın: "Kadınları rezil (rüsvay) ettin" demesi de sen onlar
hakkında kendilerinin gizledikleri ve onunla nitelenmekten haya ettikleri bir
hususlarını anlattın, demektir. Bu ise onlardan meninin gelmesidir ki bu da
erkekleri ileri derecede arzuladıklarını gösterir.
"Sağ
elin toprağa değsin" sözü hakkında selefin ve halefin bütün fırka ve
kesimlerinin oldukça yaygın ve pek çok farklı açıklamaları vardır. Anlamı ile
ilgili muhakkiklerin benimsedikleri daha güçlü ve daha sahih olan görüşe göre
bunun asıl anlamı fakir olasın demek olduğudur ama Araplar asıl anlamının
hakikatini kastetmemek üzere bunu kullanmayı adet edinmişlerdir. Bu sebeple
Araplar elleri n toprağa değsin, Allah onu kahretsin, ne kahramandır, annesiz
kalasıca, babasız kalasıca, annesi onu kaybedesice, vayanasının haline ve buna
benzer lafızları bir şeye karşı tepkilerini ortaya koymak yahut o işten
vazgeçilmesini ya da o iş yapıldığı için yermeyi yahut büyük gördüklerini
anlatmayı ya da o işe teşvik etmeyi yahut onu beğenmeyi ifade etmek üzere
kullanırlar. Allah en iyi bilendir.
(707)
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Aişe'ye: "Hayır, asıl senin
sağ elin toprağa değsin" sözünün anlamı: Bu sözlerin sana söylenmesi daha
uygundur çünkü o dini ile ilgili sorması gerekeni sordu, bu sebeple tepki
gösterilmeyi hak etmedi ama sen tepki gösterilmemesi gereken bir işe tepki
gösterdiğin için tepki gösterilmeyi hak ettin.
498
Erkek tenasül organının deliği, sidik yolu. Sidik deliği.
"Sağ
elin toprağa değsin" (ve) "hayrolsun" evet çoğu asıllarda bu
şekildedir ve bu (hayrolsun) bir tefsirdir. Bununla birlikte bu tefsir pek çok
asıl nüshada yer almamıştır. Aynı şekilde Kadı İyaz da bu tefsirin bulunup
bulunmaması hususundaki ihtilMı sözkonusu etmiştir. Diğer taraftan bu kelimenin
bulunduğunu söyleyenler nasıl okunacağı hususunda ihtilM etmişlerdir. Metali'
sahibi ve başkaları çoğunluk bunu şerrin zıttı "hayr" diye
okumuşlardır. Bazıları ise bunu "haber" diye okumuşlardır. Kadı İyaz
der ki: Bu ikinci okuyuşun kıymeti yoktUr. Derim ki: Her ikisi de doğrudur, o
bu sözü ile ona ağır söz söylemek istememişti ama söylenmesi alışkanlık haline
getirildiği için dilden dökülüveren bir söz olarak söylemişti. ikincisine göre
bu bir beddua değildir, aksine gerçek anlamı kastedilmeyen bir haberdir,
demektir.
(708)
"Bize Abbas b. Velid tahdis etti. Bize Yezid b. Zurey' tahdis etti."
Müslim'in
kitabını rivayet eden bazı kimseler "Abbas" ismini ye ve şın harfi
ile "Ayyaş" olarak tashif etmişlerdir. Bu ise apaçık bir yanlıştır
çünkü sözü edilen bu Ayyaş, Ayyaş b. Velid er-Rakkam el-Basri' dir. Müslim ise
ondan hiçbir rivayet nakletmemiştir (3/221) ama Buhari ondan rivayet almıştır.
Abbas da b. Velid el-Basri et-Tirsi'dir. Ondan hem Buhari, hem Müslim rivayet
etmişlerdir. Bu hakkında görüş aynlığı bulunmayan hususlardandır. Ayyaş diyen
kimsenin bu yanlışlığı ise her ikisinin babasının nesebinin ve yaşadıkları
çağın ortak olmasından kaynaklanmaktadır. Allah en iyi bilendir.
"Um
Suleym dedi ki: Ben bundan utandım." Asıl yazmalarda bu şekildedir. Hafız
Ebu Ali el-Gassanıde nüshaların birçoğunda bu şekilde olduğunu ama bunun bazı
nüshalarda değişikliğe uğratılarak: "Um Seleme dedi ki" şekline
sokulduğunu söylemiştir. Halbuki değişik yollardan mahfuz olan "Um
Seleme" dir. Kadı İyaz der ki: işte doğrusu da budur çünkü bu soruyu soran
Ümmü Suleym'dir, ona bu hadiste karşılık veren de Ümmü Seleme'dir, önceki
hadiste ise Aişe' dir. Hadis ehli alimler burada sahih olan Aişe değil, Ümmü
Seleme'dir demekte iseler de Aişe ve Ümmü Seleme'nin birlikte ona tepki
göstermiş olmaları da ihtimal dahilindedir. Allah en iyi bilendir.
Resulullah
{Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Benzer/ik nerede?" buyruğu şu
demektir: Çocuk hem erkeğin, hem kadının suyundan doğar. Hangisi daha galip
gelirse ona benzer. Kadının menisi olduğuna göre onun inzali ve ondan dışarıya
çıkması da mümkündür.
"Erkeğin
suyu ka/ın ve beyazdır ... " Bu meninin niteliğinin açıklanmasında pek
büyük bir esas dayanaktır. Sağlıklı iken ve çoğunlukla niteliği budur. ilim
adamları der ki: Sağlıklı iken erkeğin menisi beyaz, katı ve arka arkaya
hızlıca çıkan, şehvetle çıkıp, çıkması ile lezzet ve zevk alınan bir sudur.
Çıkmasının akabinde ise bir rahatlama ve gevşeklik ile hurmanın yeni meyvesi
gibi bir kokusu olur. Bu koku ise hamur kokusuna yakındır. Kokusunun taze hurma
ağacı fidanına benzediği de söylenir. Kuruduğu takdirde ise kokusunun sidik
kokusuna benzediği söylenmektedir. Bunlar meninin nitelikleridir. Bazı
nitelikleri de farklı olabilir. Mesela kişi hastalanacak olursa menisi ince ve
sarı olabilir, yahut meninin bulunduğu yerde gevşeklik olduğundan ötürü zevk
almadan ve şehvet olmadan da akabilir, ya da çokça cima yaptığı için etsuyu
gibi kırmızı bir renk alır. Hatta bazen pıhtılaşmış bir kan gibi de çıkabilir.
Meni kırmızı renkte çıkacak olursa tahirdir ve tıpkı beyaz olması halinde
olduğu gibi gusletmeyi gerektirir.
Meninin
Meni Olarak Kabul Edilmesi İçin Dayanak Alınan Üç Özelliği Vardır:
1
- Akabinde bir rahatlama ile birlikte şehvetle çıkması
2-
Az önce geçtiği gibi kokusunun taze hurma kokusuna benzemesi 3- Kısım kısım
defalarca arka arkaya dışarı çıkması
Bu
üç özellikten her birisi o suyun meni olduğunu ispatlamaya yeterlidir.
Bütün
bu üç özelliğin onda bulunması şartı yoktur. Fakat bunların hiçbirisi
bulunmayacak olursa, onun meni olduğuna hükmedilmez ve zannı galible meni
olmadığı kanaatine sahip olunur. Söylediğimiz bütün bu hususlar erkeğin menisi
ile ilgilidir.
Kadının
menisine gelince, o sarımtrak ve incedir. Bazı hallerde kadının gücünden ötürü
beyaz da olabilir. Bunun iki özelliği vardır ki, bu ikisinden birisiyle meni
olduğu anlaşılır. Birincisi kokusu erkeğin menisinin kokusu gibidir, ikincisi
ise çıkması sebebiyle zevk almak ve çıkmasından sonra şehvetinin dinmesidir.
ilim adamları der ki: Meni hangi nitelik ve durumda çıkarsa çıksın gusletmek
icap eder. Allah en iyi bilendir.
"Hangilerinden
üste çıkar ya da öne geçerse ... " diğer rivayette (713) "kadının
suyu erkeğin suyunun üstüne çıkarsa ... " buyurulmuştur. ilim adamları der
ki: Burada üste çıkmaktan kasıt öne geçmek de olabilir, şehvetin gücüne göre
çokluk ve güç de kastedilmiş olabilir.
(709)
"Eğer erkekte görülen halonda da olursa gusletsin" sözlerinin anlamı
şudur: Kadının menisi dışarı çıkarsa o da gusletsin. Nitekim erkeğin de menisi
dışarıya çıkacak olursa gusleder. Bu şekildeki tabir güzel ve latif hitabın bir
neticesi, adeten utanılan bir lafzı kullanmak yerine güzel lafzın kullanılması
türündendir. Allah en iyi bilendir.
(710)
"MuhakkakAllah haktan haya etmez." ilim adamIarı der ki: (3/223) Yani
AlI ah hakkı açıklamaktan imtina etmez. O sivrisinek ve benzerierini de örnek
verir. Nitekim yüce AlIah şöyIe buyurmaktadır: "Gerçekten Allah bir
sivrisineği yahut ondan daha üstün herhangi bir şeyi misal vermekten çekinmez.
" (Bakara, 2/26) işte ben de aynı şekilde ihtiyacım oIan bir husus
hakkında soru sormaktan çekinmiyorum.
AnIamının
şu olduğu da söyIenmiştir: AlIah hak ile ilgili hususIarda utanmayı emretmez ve
mübah da görmez.
O,
bu sözIerini adeten kadınIarın hakkında soru sorup, erkeklerin önünde sözkonusu
etmekten haya edip, utandıkları ama sorma ihtiyacını duyduğu sorusundan önce
mazeret oImak üzere söyIemiştir. Bundan da:
1-
Bir meseIe ile karşı karşıya gelen bir kimsenin ona dair soru sorması gerektiği
2-
Haya edip utanması onu o meselesini sözkonusu etmekten alıkoymaması gerektiği
anIaşılmaktadır.
3-
Böyle bir soru sormaktan çekinmek gerçek bir haya değildir; çünkü hayanın
tamamı hayırdır ve hayırdan başka bir şey getirmez. Ama böyIe bir duruma dair
soru sormaktan uzak durmak hayır değildir, aksine şerdir. Bu nasıl haya
olabilir ki?
iman
kitabının baştaraflarında bu meseIenin açıkIamasl geçmiş idi. Aişe (r.anha)'da
Ensar'ın kadınları ne iyi kadınIardır. Haya etmek onIarın dinde iyi bir bilgi
sahibi aImaIarını engellemedi." Allah en iyi bilendir.
(712)
"Aişe dedi ki: Ben ona üf senden dedim." Bu onu ve söyIedikIerini
küçük görmesi anIamındadır. Bu söz bir şeyi küçümsemek, ondan tiksinmek ve ona
tepki göstermek için kullanılır. (3/224) eI-Bad dedi ki: Burada bu söz ile
kastedilen tepki göstermektir. Üf'ün asıI anIamı tırnak kiridir. On ayrı
söyIeyişi vardır. Tenvinsiz olarak ufi, ufe ve ufu ayrıca tenvinli oIarak
söyIeyişIeri ile aItı söyIeyiş oIur. Yedincisi ife, sekizincisi uf, dokuzuncusu
ufi, onuncusu da ufe'dir. BunIar meşhur olan söyleyişIer oIup, bunIarın hepsini
ibnu'I-Enbari ve birçok ilim adamı zikretmiştir. Delilleri de oldukça
meşhurdur. Bu husustaki açıklamaların en kısa olanları ez-Zeccac ve
İbnu'l-Enbari'nin zikrettikleridir. Ebu'l-Beka da bunu kısaltarak şöyIe
demiştir: Kesreli okuyan asIına göre bina etmiş, fethalı okuyan kolay söyleyişi
tercih etmiş, dammeli okuyan da hemzeye tabi olarak dammeli söylemiş, tenvinli
söyleyen nekreyi kastetmiş, tenvinli söylemeyen marifeliği kastetmiş, fe'yi
şeddesiz okuyan kolaylık olsun diye birbirinin misli olan iki harften birisini
hazfetmiş olur. Ahfeş ve İbnu'lEnbari, dokuzuncu söyleyiş olan ya'lı söyleyiş
hakkında sanki o bu sözü kendisine izafe etmiş gibi söylemiş olur, demişlerdir.
Allah en iyi bilendir.
(713)
"Elin toprağa değsin ve harbe sana isabet etsin." Harbe sana isabet
etsin "ullet" şeklinde rivayet edilmiştir. Bu da "el-elle"
denilen harbe ona isabet etsin anlamındadır; fakat bazı imamlar bu lafzı kabul
etmeyip, bunun doğru şeklinin "elilti" olduğunu söylemişlerdir. Ancak
bu doğru olmayan bir tepkidir, aksine sahih olarak rivayet edilen lafız
doğrudur ve bunun aslı "elilet" şeklindedir. Ancak "iki
elin" deyip, ellafzını tesniye kullanmakla birlikte "ellet"i
tekil kullanması iki sebepten dolayıdır: Birincisi cinsi kastetmiş olması,
ikincisi iki eli olanı kastetmiş olmasıdır; yani harbe sana isabet etsin demek
olur ki, bu durumda bir arada iki (bed)dua yapmış olur. Allah en iyi bilendir.